En iyi Tarafı sanat müziği
Geriin ve geleceğin sesi olmayı mebdearan, geride bıraktıklarıyla her yeri aydınlatmayı kafaaran Sanat şemsi Zeki Müren’in çıktı ona özel bir hattı da var.
Onu sanatında bunca kıymetli kılan da işkilsiz aynı sebepten geçiyordu. Haddizatında pek bir ifadesi vardı ve buna tezat düşen nezaketi. Ve bir bile birey besteleri…
Due to his contributions to the art industry, he was named a "State Artist" in 1991.[4] He was the first singer to receive a gold certification in Turkey and throughout his career recorded and released hundreds of songs on cassettes and phonograph records.[5]
O da ona cevaben: Sen ne zamandan beri o tarlaya ekilen bir şinik kekere mekereye dadanan gri alaboz kellelı murdar porsuksan, ben bile o zamandan beri bu tarlaya ekilen bir şinik kekere mekereye dadanan boz alaboz esaslı boklu porsukum, demiş!"
Müstehap sanatçı dirimı süresince 300 önı şarkının bestesini yaptı. Daha 17’sinde “Zehretme hayatı bana cananım” mısrasıyla başlamış olan acemkürdi, bestelediği ilk şarkı oldu.
”, some start crying, while others talk about their memories with him, while some tell their hearts burden. There are people calling this line to talk about his movies and songs, and there are those who talk about themselves. Those messages left at the Zeki Müren Hotline, which was publicly announced in February this year in an exhibition for the first time, already found their places in the documentary being prepared for Zeki Müren.
Müren went to the Bursa Osmangazi School (later Tophane School and Alkıncı School). When he was at school, his musical ability was discovered by his teachers müzik and he started to have a prominent role at school musicals. His first ever role was the character of a shepherd in one of these musicals.[7]
Although he was first an odd sight with his choice of hair style, make up and his extravagant costumes, in time he was accepted and embraced by all. He was so confident of himself and his work that the shock he created in people was first replaced with acceptance, and later with admiration. Zeki Müren was a revolution in popular culture in the 1950’s Turkey. He pushed boundaries with his unprecedented attitude, he created his own style and tıkla fashion and managed to create resonance and be the center of attention with all he did. He was a direction for the fashion and was an inspiration for the designers of the time.
Bir süre sonra hocası bu ilginin üstelikına varır; ancak aralarında büyük yaş ayrımı vardır ve bu aşkın imkansızlığını daha sonra Melahat Pars’ın bestelediği dizelerle dile getirir Sıtkı Satma…
adlı filmimizde yedinci sanat oyunculuğuna mebdeladı ve bu film ile yakaladığı kafaarı, beyaz perde kariyerinin çoklemesine niye oldu.
Bu adamının şarkıları olanakı yok eskimez. Yeni şarkılar çıktıkça bu ve bunun üzere asar daha da değerli oluyor.
Tasavvufi felsefeye, dolayısıyla aşkınlığa ve tefekküre raci klasik musiki anlayışı yerine meze odaklı bir çalgı anlayışı yerleşmiştir. Buna rağmen klasik musıki geleneğini tıkla sürdüren ve yeni asar verenler nanay değildir.
Müren went to the Bursa Osmangazi School (later Tophane School and Alkıncı School). When he was at school, his musical ability was discovered by his teachers and he started to have a prominent role at school musicals. His first ever role was the character of a müzik shepherd in one of these musicals.[7]
Her şey bir yana, müzik bir taçıydı Zeki’nin dünyasında. Akademiye serladığı yıl İstanbul Radyosu’nun açtığı bir sınava girdi. 186 kişinin sertldığı sınavda Zeki birinci evet ve müzik İstanbul Radyosu Sanatçıları arasına taşlıkldı.